Anlamsızlık, Amaçsızlık ve Dopamin Detoksu Zırvalığı
Birçok subda neredeyse her gün anlamsızlıktan ve amaçsızlıktan, bağımlılıktan sızlanan birçok kişiyi görüyorum. Kimileri buna cevaben "dopamin detoksu yapmalısın" diyor kimileriyse uzun vadede işe yaramayan tavsiyeler veriyor. Bu konu hakkında artık uzun uzun yazmanın gerekli olduğunu düşünüyorum.
Hayatının anlamsız olduğunu söyleyen pek çok kişide gözlemlediğim kadarıyla amaçsızlık da var. Bağımlılıklarının esiri olan, ders çalışmak istemesine rağmen çalışamayan, ekran süresi 10 saati aşkın pek çok kişide de bulanık bir amaç olmasının yanı sıra amaca karşı isteksizlik var.
Tüm bunlara baktığımda asıl sorunun amaçsızlık olduğunu veya amaçları olsa bile bu amaçların netlikten yoksun olduğunu, kısa vadeli olduğunu ve anlamsız olduğunu görüyorum.
Jules Payot bize İrade Eğitimi adlı eserinde duyguların ve fikirlerin tek bir amaç doğrultusunda eşgüdümlü bir şekilde çalışması gerektiğini söyler. Seneca ve Epiktetos'a baktığımızda da amacın net olması gerektiğini görüyoruz. Şayet amacımız net olmazsa, sürekli bir amaçtan öbürüne doğru savrulmanın yanı sıra bu bulanıklık sebebiyle ne yapacağımızı da bilemeyiz. O yüzden işe ilkin bir amaç belirlemekle başlamanız gerekiyor.
Amacınızın nasıl olacağı tamamıyla size bağlı. Sizi sizden iyi tanıyan kimse olmadığı için nasıl bir amacınız olması gerektiğini de size kimse söyleyemez. Bu noktada tüm yük sizin üzerinizde, zaten eskiler bu yüzden "Kendini tanı." demişlerdir.
Neyi sevip neyi sevmediğinizi; neyi arzulayıp neyi arzulamadığınızı; arzuladığınız şeylerin doğru olup olmadığını, mantıklı olup olmadığını bilecek olanlar sizsiniz. Zaten bu bilmenin gerçekleştirilmesi için de belirli bir felsefeyi veya dini benimsemeniz gerekir. Felsefe size doğru ve yanlışın ne olduğunu, iyi ve kötünün ne olduğunu sorgulamanıza, mantıklı düşünmenize ve bunlara ulaşmanıza vesile olur. Din ise size hâlihazırda doğru/yanlış ve iyi/kötü gibi değerleri sunar. Tabii, bu değerler yine gerek dinî anlatılar tarafından gerek kişinin kendisi tarafından veyahut felsefe aracılığıyla sorguya tâbi tutulabilir; dindar olan kişinin felsefe öğrenmesine gerek yok diye bir şey de yoktur. Bu değerleri hayatınıza entegre edecek olan ise sizsiniz. Bir amaç belirlemek yeterli değil; çünkü o amacın kuvvetli, doğru, net ve sizin gerçekten istediğiniz bir amaç olup olmaması eylemlerinizde devamlılığı sağlayacaktır.
İçerisinde bulunduğunuz durumdan kurtulabilmek için hayatınızı anlamlandırabilmeniz şart. Uzun vadeli bir amaç belirlemiş olmanız şart. Hayatınızı anlamlandırabilmek sizi mevcut anın neşesizliğinden kurtaracak; uzun vadeli bir amaç belirlemeniz ise olduğunuz yerde çakılıp kalmamanızı, hareket edebilmenizi sağlayacak.
Siz daha bunları bile çözümleyememişken arkadaşın biri gelip bağımlılık bağlamında "Dopamin detoksu yap düzelir" diye bir şeyler zırvalıyor. Bağımlılığınıza alternatif bir hobi veya alışkanlık oluşturmadığınız müddet o bağımlılıktan kurtulmanızın imkânı yok. "Oyun bağımlılığından kurtuldum." İyi de, oyun oynamayı bıraktın bu sefer sosyal medya kullanmayı artırdın sen. "Instagram hesabımı kapattım." Ya iyi de, sen bu sefer de Youtube Shorts izlemeye kaptırdın kendini. Oyun oynamayı keser sosyal medyaya sararsın, sosyal medyayı bırakır dizi/film izlemeye yönelirsin, dizi/film izlemeyi bırakır mastürbasyon yapma sıklığını artırırsın. Sen bağımlılık değiştirmekten ve artırmaktan başka ne yapıyorsun?
Sosyal medyayı bırakıyorsun ancak oyun oynamayı artırıyorsun bu sefer, çünkü dopamini illa bir yerden karşılaman gerekiyor. Bunun için alternatif hobiler geliştirmeniz gerekiyor. Örneğin müzik aleti çalmak, arkadaşların ile dolaşmak, spor yapmak, yürüyüş yapmak gibi gibi. Kitap okumayı da bu denkleme ekleyebilmek için kitap okumaktan mutluluk duymanız gerekiyor. Bunun yolu da öğrendiğiniz bilgileri hayatınıza entegre etmeye çalışmakla, gelecekte bu bilgilerin sizin için faydalı olacağına inanmakla ve sizin için faydalı olacağını bilmekten geçiyor. Kitap okumaya nasıl bir anlam yüklerseniz elde ettiğiniz sonuç da o olacaktır.
Oysa siz dopamin detoksuyla dijital aletleri kullanmayarak tüm gün duvara bakıp hiçbir şey yapmamayı veyahut buna özdeş olan şeyleri tercih ediyorsunuz. Birkaç gün içerisinde de dayanamayıp pes ediyorsunuz, çünkü net ve kuvvetli bir amacınız yok. Dijital aletleri kullanmayı bırakıyorsunuz, ancak ona alternatif olarak yapabileceğiniz bir aktivite de yok. Böyle bir durumda dopamin detoksu bırak fayda vermeyi yalnızca zarar verir. Psikolojik olarak sizi daha da kötü bir duruma sokar ve üstüne üstlük "Bir dopamin detoksu bile yapamıyorum" diyerek kendinize karşı kızgın olmanıza ve kendinizi suçlamanıza sebebiyet verir.
Bağımlılıklarınızı aniden kesecekseniz onlara eşdeğer ya da en azından yakın alışkanlıklarınız olması şart. Eğer bu alışkanlıklar yoksa, telefona 10 saat bakıyorsan 9,5 saate düşür ve 30 dakika kitap okumaya çalış mesela. Bunu günden güne artırmaya çalış ve kendini de ödüllendir. "Hâlen tamamıyla başaramıyorum" diye düşünmek yerine "Yavaş yavaş ve sağlıklı bir şekilde bağımlılığımı azaltıyorum ve yeni alışkanlıklar ediniyorum." diye düşünmeye bak. Veya 9 saate düşür ve 1 saat boyunca müzik aleti öğrenmeye çalış. Ülke şartları yüzünden müzik aleti öğrenmek bile masraflı bir iş tabii, orası ayrı. Hiç olmazsa kendi kendine veya arkadaşlarınla yürüyüş yapmaya çık, spor yap.
Bu yolda belki de ikinci en büyük düşmanınız arkadaş sandığınız kişilerdir. Çünkü pek çoğumuz arkadaşlarımız gibi davranır ve onlar tarafından kabul görmek isteriz -aynı şekilde toplum tarafından da. Zaten amacınızın sağlam ve kuvvetli olmasının bir diğer gerekli yanı da bu. Eğer başkaları tarafından kolayca sarsılabilecek bir amacınız varsa bu amaç pek de güçlü değildir. Bu yüzden en başa koyduğumuz ve en gerekli olduğunu düşündüğümüz tek şey sağlam ve net bir amaca sahip olmanız ve bu amacı anlamlandırabilmenizdir. Bunun yolunun da ne olduğunu yukarıda söyledik.
Geri dönersek, ya bu tür arkadaşlarınızdan kurtulun ya da kulaklarınızı onlara tıkayın. İkincisini yaparsanız dışlanma ihtimaliniz epey yüksek olacaktır, ancak kendiniz için iyi bir şeyi yapmanız ve kötü alışkanlıklarınızdan kurtulmaya çalışmanız arkadaşlarınız tarafından dışlanmanıza sebebiyet veriyorsa, onlara pek de arkadaş diyemeyiz, değil mi?
Birinci en büyük düşmanınızın ise kendiniz olduğu zaten bellidir. Çünkü size sürekli "Kitap okumayalım, sosyal medyaya girelim! Dizi/film izleyelim! Hadi biraz reels kaydıralım!" diyecek iç sesiniz olacaktır. Bu iç sesi susturmak için de kendiniz için neyin doğru/yanlış olduğunu ve neyin iyi/kötü olduğunu bilmeniz gerekiyor. Eğer reels kaydırmayı kendiniz için "iyi" bir şey olarak yorumlarsanız (iyi olmadığı hâlde), görünüşleri yanlış yorumlamış olursunuz ve iyi sandığınız şeyin peşinden gidersiniz. Bu yüzden görünüşlere (herhangi bir bağımlılık olabilir; sosyal medya, dizi/film, oyun, müzik, po..ografik içerik) hangi değerleri atfettiğiniz ilerleyip ilerlemediğinizi de belirleyecek.
Kitap okumak isteyen birisini ele alalım ve bu kişinin ekran süresi 10 saat olsun. Kitap okumak istiyorum diyor ancak okuyamıyor. Kitap okumaya kalktığı anda dikkati hemen dağılıyor ve elini telefona almak istiyor. Bunun sebebi sosyal medyada kaydırmanın veyahut arkadaşlarıyla konuşmanın onun için kitap okumaya nazaran daha motive edici olmasıdır. Bunu aşmak için kitap okumanın size neler katacağı hususunda tefekkür etmeniz ve bu faydalara da gönülden inanmanız gerekmektedir. Aksi takdirde size bir şey katacağını düşünseniz bile buna inanmamayı sürdürdüğünüz için zaten okumaya istekli olmayacaksınız. Size bir başkasıyla mesajlaşmak, saatlerce ekranı kaydırarak reels izlemek daha cazip gelecek. Ancak bunun doğru ya da yanlış olduğunu düşünmeyeceksiniz, sadece size haz verip vermediğine odaklanacaksınız. Zaten dedik ya, yine söylüyorum, belirli ve net bir amaca sahip olmak ve bu amacı anlamlandırabilmek bu bakımdan önemli. "Benim amacım insanlara faydalı olmak. İnsanlara faydalı olmak için ilkin kendime faydalı olmalıyım, kendime faydalı olmak için de kendimi zihinsel bakımdan geliştirmeliyim. Bu da ancak kitap okumak ve konu hakkında bilgiye sahip kişileri dinlemekle olabilir." Böyle bir amacı olan kişi, eğer bu amacı anlamlandırabiliyorsa ve bu amaç onun için yeteri kadar kuvvetliyse, sosyal medyanın onun için zaman kaybı olduğunu bilerek geleceğe dönük amacı için gündelik hazdan vazgeçer. Bu yüzden üstüne basarak tekrar ettiğimiz amaç belirleme son derece önemli, eğer o olmazsa hiçbir şey olmaz. "Peki neden insanlara faydalı olmak istiyorum ki?" sorusuna verilecek cevabın tatmin ediciliği, bu amaca sahip olan kişi için amacının anlamlı olup olmadığını belirleyecektir. Güçlü olmasını ise, o amaca olan isteği belirleyecektir.
Bazı sosyal medya "entelektüel"lerinin "Bilgi artınca acı da artıyor, bilgi sahibi olan mutsuzdur." gibi zırvalarına da aldanmayın. Bilgi seviyeniz arttıkça tam tersine neşeniz de artacak. Dindar olmayan ve amaçsızlık/anlamsızlık içerisinde yüzen arkadaşlar için özellikle stoacı felsefeyi araştırmalarını öneriyorum. Hükmünüz dâhilinde olanlar ve hükmünüz dâhilinde olmayanları öğrenmeniz, iyi ve kötünün ne olduğunu kavrayabilmeniz ve çağın değerlerini yeniden değerlendirebilmeniz için -ya da olduğu gibi görebilmeniz için- yararlı bir felsefedir. Sosyal medyadaki "stoikgym", "stoikmotivasyon" gibi sayfalar her ne kadar stoacılığı farkında olmamalarına rağmen karalamış olsalar bile, etrafta roman okuyor gibi Aurelius okuyup 2-3 alıntı paylaşınca kendini stoik âlimmiş gibi gösteren kişiler olsa bile stoacılığın günümüzdeki tezahürüne değil, aslına bakılması gerekir.
Dopamin detoksu hakkında yararlı bir video: https://www.youtube.com/watch?v=wQ-EcUdLSTg
Umarım en azından nereden başlayacağınız konusunda bilgilendirici olmuştur.